Sayfalar

9 Temmuz 2017 Pazar

Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak

Basitlik, gelişmişliğin son noktasıdır.
Demiş Leonardo da Vinci...

Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak, bu çağda en mahir olduğumuz işlerden biri. Gerek günlük hayatımız gerek inançlarımız gerekse en basit kararlarımız olsun, neredeyse hiçbirini sakin bir dimağ, iç huzuruyla bezenmiş bir ruh hali içinde yaşayamaz hale geldik. Bu nedenle mütemadiyen gergin durumdayız. Bir sürü değişkeni değerlendirmekten bilinçsiz olarak yorgun düşen zihnimiz, algı dünyasına sonradan giren farklılık ve değişikliklere gittikçe daha tahammülsüz hale geliyor. 

Tam kendi kendimize "Tamam işte, çözümü buldum!" derken,
çözümümüze uygun olmayan bir hal, hareket, davranış, söz, olay karşımıza dikiliveriyor. O ana kadar çözüm için gerekli gereksiz bir ton mesai harcamış olan zihnimiz buna bozuluyor ve en kestirme çareyi o değişikliği, farklılığı yok saymakta buluyor. 

Bu zihinsel doluluk ve meşguliyet hali dünyanın giriftliğiyle başa çıkabilmemizi, onunla uyum içinde yaşayabilmemizi gittikçe daha imkansız hale getiriyor. Bugün, her zamankinden daha savunmasız durumdayız: İnternet ve dijital çağ denen bu zaman dilimi, zihnimizi her an gerekli gereksiz (çoğu zaman hakikaten gereksiz) bir veri bombardımanına tutuyor. Etrafımızdaki verilerin çokluğu bizde "bilgili olma" yanılsamasını geçici bir süre de olsa başarıyla yaratıp, her birimizi biraz daha ukalalaştırırken zihnimizin yorgunluğunu gözümüzden başarıyla gizliyor. 

Bu karmaşa, sadece meslek olarak bilgiyle uğraşan insanları ezmiyor, bugünün şehirli insanı, artık kaçınılmaz bir şekilde bu yaylım ateşinin içinde yaşamak durumunda. 

Zihnimiz bu kadar karmaşayla baş edemiyor; son yıllarda yapılan araştırmaların gösterdiği açık gerçek bu. "Farklılıklara bozuk çalmak" da baş edemeyince verdiğimiz tepkilerden biri. Ne kadar demokrat ne kadar insancıl ne kadar geniş görüşlü olduğumuzu düşünürsek düşünelim, bir başka insandan gelen, daha önce hesap etmediğimiz, varlığını bile bilmediğimiz bir görüş veya talep, "devreleri yakmamıza" neden olabiliyor. Bu kadar veriyi değerlendirmek için harcadığımız onca zihni mesainin ardından, yeni gelen verilere tahammülsüzlük başlıyor. En kolay davranış tepkileri de yok sayma, aptallıkla suçlama, alay etme arasında gidip geliyor. 


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder