Sayfalar

25 Temmuz 2017 Salı

SEZEN AKSU AŞK ÜNİVERSİTESİ


SEZEN AKSU AŞK ÜNİVERSİTESİNDEN MEZUN OLMAK!

Her yıl başında, elime aldığım bir özdeyiş kitabından yüz özlü söz seçer, onu kendim için “yılın sözleri” diye ayırırdım. Aynı kitabı okuduğum halde seçtiğim sözler her yıl değişirdi.

Bu yıl ilk defa bu geleneğimi bıraktım, çünkü kitapçıda Sezen Aksu’nun şarkı sözlerinin derlendiği “Eksik Şiir” adlı kitabı (metis yayınları) gördüm… Hemen aldım elbette!

Kitapta bazıları başka sanatçılar tarafından söylenmiş olsa da, sözleri Sezen tarafından yazılmış "şarkı sözleri" var.

Yeni yıla girerken özdeyiş kitabı yerine bu kitabı okudum…
Okurken de onlarca şarkı sözü içinde kişisel duygusal tarihimi hatırladım. Kafamda bir Sezen şarkısıyla özdeşleşen kadınları daha iyi hatırladığımı fark ettim! Nil Karaibrahimgil’in de dediği gibi "bilinçaltımızın uzaktan kumandası Sezen’de!"

Bu kitabı okurken, Sezen’in hayatımda ne kadar da “anlam çoğalttığını” fark ettim. Neredeyse bütün şarkı sözlerini ezbere biliyordum.

Sezen Aksu benim için insanın kalbine dokunan, “anlamlı” şarkıların yazarıdır. O beyni kalbinde atanlardandır!

“Her şey seninle başlar” kitabımı yazarken,

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Hipokrat Türk Olaydı..



Hipokrat, Türk olaydı. Sağlık sistemi düzelirdi.

Bakın anlatayım.

Şimdi bu, Rum ya, yemini de ona göre etmiş.

Bilmiyorum ama kesin şöyle bir şeydir:

“Hastalara iyi davranacağıma, bilimden şaşmayacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim” falan. Çerezden bir yemin. Tutsan ne olur, tutmasan ne olur?

Hipokrat, Türk olsaydı... Adı Hipomurat ya da 80’lerde doğduysa Hipokrat Can olurdu.

Yemini de öyle bir ederdi ki tutmasan rezil olurdun. Bak, yemin şöyle olurdu:

18 Temmuz 2017 Salı

Mutluluk Veren Bilgi Mi Gerçekten? (Daniel Nettle)


Mutluluk; herkesin peşinden koştuğu ama tanımını kimsenin tam olarak yapamadığı bir kavram. Mutluluğun evrensel bir tanımı yapılabilir mi? Neden bazı insanlar diğerlerinden daha mutludur? Belli davranış ve düşünce kalıplarını uygulayarak daha mutlu olmak mümkün mü? İşte Nurcan Tanır’ın çevirisiyle, Daniel Nettle’nin mutluluk üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplarından birinin özeti…

Eğer Bir Çocuk


Eğer bir çocuk;

Sürekli eleştirilmişse
Kınamayı, ayıplamayı,

Kin ortamında büyümüşse
Kavga etmeyi,

Alay edilip aşağılanmışsa

11 Temmuz 2017 Salı

Heykeli Dikilen Eşek


Genç Mustafa, okulunu bitirdikten sonra kütüphaneci olarak çalışmaya başlamıştı. Görev yeri Nevşehir’deki Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ydi.

Mustafa, ilk gün kütüphaneye heyecanla gitti ve kitap okumaya gelecek öğrencileri beklemeye başladı. Ancak bütün gün hiç kimse gelmedi.

İkinci gün yine gelen giden olmadı. Mustafa’nın morali bozulmuştu; sonra tek tük okumaya gelenler oldu, ama günde bir iki kişiydi.

Bu okurlardan kütüphaneye sık gelen yaşlıca bir amcanın yanına gitti.

– Amca merhaba.

– Merhaba oğlum.

– Kitap okumanızı bölüyorum, kusura bakmayın.

– Lütfen yavrum, önemli değil.

– Ne kadar zamandır bu kütüphaneye geliyorsunuz?

9 Temmuz 2017 Pazar

Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak

Basitlik, gelişmişliğin son noktasıdır.
Demiş Leonardo da Vinci...

Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak, bu çağda en mahir olduğumuz işlerden biri. Gerek günlük hayatımız gerek inançlarımız gerekse en basit kararlarımız olsun, neredeyse hiçbirini sakin bir dimağ, iç huzuruyla bezenmiş bir ruh hali içinde yaşayamaz hale geldik. Bu nedenle mütemadiyen gergin durumdayız. Bir sürü değişkeni değerlendirmekten bilinçsiz olarak yorgun düşen zihnimiz, algı dünyasına sonradan giren farklılık ve değişikliklere gittikçe daha tahammülsüz hale geliyor. 

Tam kendi kendimize "Tamam işte, çözümü buldum!" derken,

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Sabahattin Ali Sırça Köşk Okunası...


Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç arkadaş varmış. Bugünden yarma geçinmek, gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar, beşinden kovulmak canlarına tak demiş. Alın teriyle kazanıp gönül rahatlığıyla yemeyi de gözlerine kestiremezlermiş, çünkü elleri işe yatkın değilmiş. 

Bir gün, uzun bir yolculuktan sonra, yüksekçe bir tepede oturup aşağıdaki ovada yayılan büyük bir şehre garip garip bakarlar, acaba bu bilmediğimiz yerde nasıl karşılanacağız, diye acı acı düşünürlerken, içlerinden birinin aklına yaman bir fikir gelmiş, hemen yerinden fırlayıp: 
"Gelin benimle beraber, bu şehirde sırça köşk yapalım; ömrümüzün sonuna kadar bolluk içinde, rahat yaşarız!" demiş. 
Ötekiler: 

"Bu sırça köşk de nedir?" diye sormuşlar, beriki: 
"Durmayın, vakit kaybetmeyelim, yolda anlatırım!" diye onları peşine takmış, bayırdan aşağı kuş gibi hızla inmeye başlamışlar. 

7 Temmuz 2017 Cuma

Alın yazısı dedikleri sen misin?


Yüzün girer her gece rüyalarıma birden
Bakışların çıkarır umutları kabirden

Bilmem gün gelirde duyar mısın? Âhımı
Yıllar var arıyorum ben kalbinde sabahımı

Kalıver ömrümde başlasın yeni bir çağ
Tohumun kıymetini bilir biraz

6 Temmuz 2017 Perşembe

Baba'dan Oğluna Dair


Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de

Yönetim Felsefesi (Japon Türk)


Aşağıda okuyacağınız yazı, ülkemizdeki tipik hiyerarşiyi anlatıyor.. 
...

 Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar
verildi.
 Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk Takımında ise 2 kişi kürek çekiyor,

Schopenhauer'ın kirpileri



Alman filozof Schopenhauer, insan ilişkileri hakkındaki görüşlerini çok güzel bir metaforla, kirpilerin hikayesi ile anlatır. 

Soğuk bir kış günü kirpiler ısınmak için bir araya toplanır. 
Ama kısa bir süre sonra okları ile birbirlerini yaraladıklarını görüp ayrılmak zorunda kalırlar. Isınma ihtiyaçları onları tekrar bir araya gelmeye zorlar fakat okları ile canları yanan kirpiler yan yana duramaz, yeniden ayrılırlar. Ta ki dondurucu soğuktan dirençleri kırılana kadar.. Bu ayrılıp birleşme dansı, birbirlerine zarar vermeden yaklaşabilecekleri mesafeyi bulana kadar devam eder. 

Biz insanlar da kirpilere benzeriz der Schopenhauer, sevgi ve yakınlık için birbirimize sokuluruz, fakat

Kalemimden Mi? Klavyem'den Mi?


Uyanıp bir gün korkuyla anlayacağız ki hiçmiş

Melekleri bile ağlatan karşılıksız sevgiymiş

Beklesin ellerim yüz yıl tutulmayan boşlukta

Can kavrulup yanarken yüzler sahte hoşlukta

Sen ufukta güneş doğarken batıyorsun

Ateşin imdat dediği yerde beni yakıyorsun

Bir kere şöyle candan boynuna sarılsaydım

Kokundan mest olup secdeye kapansaydım

Satır satır döküverdim kalbime dolanları

Kim duyar senden başka bu

4 Temmuz 2017 Salı

Kırık Bardak


Bir sünger gibi çekti içimden efkar neşeyi
Elimde ki kadehten bir kırık bardak kaldı
Solumda haykıran bir çocuk döndü köşeyi
Ardında sis çöken karanlık bir

Osmanlının Hayran Olacağınız 15 İnceliği



1-Pencerenin önünde sarı çiçek varsa ' Bu evde hasta var .. 
Evin önünde hatta bu sokakta gürültü yapma .. ' anlamına gelirdi ..

2-Pencerenin önünde kırmızı çiçek varsa ' 
Bu evde gelinlik çağına gelmiş , bekar kız var .. 
Evin önünden geçerken konuşmalarına dikkat et ve küfür etme .. '

3-Kız istemeye gelindiğinde damat adayının namaz kılıp kılmadığını anlamak için pantolonunun ' diz izine ' bakılırdı ..

4-Kahvenin yanında su gelirdi .. Şayet misafir toksa

Güzellik Anıtı



Farzet'ki bir dağım yamaçlarıma vuruyor sensizlik 
Suskunluğunda yarılıyor içim, çöküyor tepelerim
Öfkeli karabulutlar sardı başımı  en kalabalık yerlere
Yıldırımlar düşüyor.
Bütün çocuklar kaçtı içimden
Ağırlığınca hızlı o duygulara yelken açtım
Aslında sana kavuşmak istiyor her yanım

Anlıyor musun?


Hayalimde milyonlarca kareye sığdırdım gülüşünü

Tutan Yok Elinden..


Hayatım umursamazca vurulan bir alkış, gelenler gidenler ağlama duvarımda nakış, savrulan yapraklarda dönen bir rüzgar hafifliği kadar narin duygularda, öfkeli alabildiğine derin bir bakış, yaşam haberdar olmadan gelişi güzel sanılan ama yanılılan, dengeler içinde dengesizliğe tolerans verilen garip bir sarılış, tanı, izle, hisset
yüreklerde ki tufana usul kalır nuhun gemisinde ki sallanış, ilerle otur, keşfet ve dinlen dev ekranların karışında, ne içindi ne oldu o kusursuz yaratılış.

Çabaların neye ekildi ki biçilenler fani bir yansıyış, anlata dur insanoğlu dinlemekten aciz ve

Daha Dün Doğduk..


Daha dün doğduk, asırlık bi yılgınlık, bıkkınlık, usanmışlık, yüklü ruhlarımız çabuk hatta çabucak bıkıyoruz, her şey sıradanlaşıyor hevesi alınıyor ve usanmışlık bölümü beynimizde gittikçe fazla yer kaplamaya başlıyor.kitaplar, abonesi olduğumuz dergiler, en iyisi sandığımız sinemalar kahveler, barlar, diskolar,kabul olunmadığını sandığımız dualar, aşklar, arkadaşlıklar, yolda trafik açmak için bağıran ambulans sireni gibi kulaklarımızda her an bir çınlamayla hareketlenip sonra birden sessizliğe bürüne biliyor. 

Yoğunluğuna alışkın olmayan ve gidişine ayak uyduramayan çağ yangınında hepimiz yalnızlığı severlerden ve

Acının Gizlediği Armağanlar Vardır


Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.

Adam ilk günler kendisini kurtarmasını için Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu, ne giden…

Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.
Günler hep aynı şekilde geçiyordu.
Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu.
Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü. Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.

Keder ve öfke içinde donakaldı. Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı. "Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin?" diye feryat etti. O geceyi keder ve

Sende Bir Yerde Bütün Kadınlar Gibisin


Sen de bir yerde bütün kadınlar gibisin. Durmadan, usanmadan arıyor, fakat ne aradığını bilmiyorsun, bilmeyeceksin de. Bulabildiklerin seni kandırmayacak, doyurmayacak. Daima mevcut olmayanı özleyecek, mümkün olmayanı arayacaksın. Beni aramadan buldun, baksana onun için varım. Arasan beni bulamazdın ki! Şimdi sana ellerin kadar, kirpiklerin kadar yakınım. O zaman hayallerin, arzuların kadar uzak olacaktım.

Siz aramak için yaratılmışsınız bir kere, ne kadar arandığınızı hiç düşünmezsiniz. Dünyada sizi arayan insanların da

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Aşka Dair Nesirler 21.Mektup


Kalabalığın arasında bir Robenson gibiyim. Oysa çevrem her çeşit insanla dolu. Kimi gösterişli, alabildiğine mağrur, kimi ezik ve yılgın. Kimi de boş vermiş her şeye, gününü gün etmekten başka düşündüğü yok. 

Şu adamı geçen yıl tanıdım; söylediğine bakılırsa, beni hiç kimse ondan fazla sevemezmiş. Oysa ki istediği fiyat verilirse dostluğunu derhal satmaya hazır olduğunu biliyorum. Fakat bile bile aldanmak da güzel. En feci şey insanın artık aldanmayacağı yere gelmesi. işte ilk ölümümüz orada başlıyor. 

Ya öteki adam? O da dediğine göre

Yakınlık Ve Uzaklık


Seni senden gizleye'li hayli uzun zaman oldu
Kurudu yanaklarım göz yaşım tamam oldu
Yaradandan daha yakın bulamadım ben gönlüme
Ondan başka var olan her ne varsa yalan oldu

Eylül 2016

Söz Veriyorum Anacığım

Söz veriyorum anacığım 
Söz veriyorum
Daha az içeceğim şu zıkkımı
Perdeler sararmayacak artık
Duvarlar kararmayacak
Aklımı başıma alıp önüme bakacağım 
Nice namussuzluklara
Nice haksızlıklara
Sinirimdem içip ağlamayacağım
Tek satır şiir yazmayacağım
Çok erken kalkmak için
Hep erken yatacağım
Söz veriyorum anacığım 
Söz veriyorum
Bin bir şeyi düşünmeden bende
Uyuyacağım

9 Mart 2017

Kanıt Peşinde Olanlara Dair


Beğenmezsin belki ses tonumu 
Kaşımı, saçımı, kilomu, boyumu
Ertelersin belki de mazeretlerle randevumu
Uymaz kriterlerine belki ayakkabılarım gömleğim
Belki seni görünce uçar gider kelimelerim
Belki de heyecandan saçmalayı veririm
Gitme bile diyemem belki bırakırken ardına
Ritmi bozulmuş bir kalp 
Dolmuş iki kahve göz
Söyle yetmez mi?
Sevildiğini kanıtlamaya

Bir gün geleceğim


Bir gün geleceğim 
Bir nokta büyüklüğünde 
Dolaşacağım meydanlarında 
Musluklarından su içmeyi hayal edeceğim
Sultanların camilerinden
Ayasofyadan kapalı çarşından
Yıllardır ezilmekten yorulan 
Köprülerinde durup öfkesinden kıyılarını 
Döven dalgalarını dinleyeceğim
Bir banka yaslanıp kız kuleni alıp karşıma

Öyle Bir Amerika Düşün Çocuk...


Öyle bir Amerika düşün çocuk...
Bütün ülkelerin içinde hangi kuruluş olduğunu ve bu kuruluşların amacı gayesi ilerde gerçekleştireceği olumsuz yada olumlu tüm işleyişi rapor olarak elinde tutan ve bir tehdit boyutuna henüz gelmeden o kuruluşu kökünden temizleyen

Öyle bir Amerika düşün çocuk...
Ülkende gelip geçmiş ve gelecek geçecek

Bir Labirent'in İçinde

Bir labirentin içinde büyük ve geniş bir labirentin içinde her köşesini ezbere bildiğim halde geldiğim gece gündüz dolaşıp hep aynı köşelerin etrafında olmadığını bildiğim halde bir çıkışı hayal edip bitap düşmekten yoruldum çok yoruldum.

Aslında o dev labirent bir yerde beni içinde tutan, bir yerde mahsus değildi.Ben sadece nedenini bilmediğin ve içinde gece gündüz dolaştığım bu labirentten beni birinin bulup çıkarması gerektiğini zihnimde tasarladıkça daha çok kendini yoran bir faniden başka bir şey olmayışım hissi gittikçe kalbimde artıyor ve hızla çarpıyor buna engel olmak yada engel olmak isteyecek hiç kimsede yanımda yada yakınım da bulunmuyor.

Bir labirentin içindeyim. Büyük ve geniş bir labirentin, duvarlarındaki her bir taş katı, sert, düşüncesiz soğuk, maksadı ve ne için yaşadığını bile bilmeyen insanları andırıyor bana. Birbirini aldattığı sürece yüzlerine ve kalplerine mutluluk damları düştüğünü sanan yalan yağmurları altında sırılsıklam ıslanan ama kupkuru ve pakmış gibi göründüklerini sanan insanların içinde nefes alıp vermektense belkide bu labirentin içinde yalnız olmak bana ayrı bir haz veriyor.

Yada yanılıyorum ben onların dünyasına ayak uyduramadığım için bu hisleri taşıyor da olabilirim. Ya onlar çok yapmacık bir hayat sürüyor yada ben apayrı bir dünyada yaşıyorum. Bir labirentin içindeyim büyük ve geniş bir labirentin yorulmuşum bitap düşmüşüm buradan kurtulmak isterken dış dünyadan aslında kaçıyorum. Çöküp bir köşesine duvarına dayayıp sırtımı uzatıp ayaklarımı yeni şiirler yazıyorum.

Bu labirent'in içinde buluşur musun? Benimle


Senin İçin Değil Mi? Bu Bahar

Senin için değil mi bu bahar 
Bu pırıl pırıl güneş
Gönlünde ki burukluğu unutuver
Kuşların cıvıltısını kuşların türkülerini dinle
Uzan hadi ruhunu dinlendiren yeşillikler üstüne
Geçmiş ve geleceğin bütün endişelerinden sıyrıl
Anlamsızca doldur biraz da testini 
Suyu su olarak tanı toprağı toprak diye sev
Hayatın yükünü at biraz omuzlarından 
Bütün anlamalardan kaç biraz, biraz ayrıl

Senin için değil mi bu bahar
Solmadan papatyalar tak saçlarının teline
Gün seninle birlikte

Kandırmak Ve Kanmaya Dair

İnsanlar kendini kandıra bilenleri sevmek ister.Çünkü gerçekleri taşıyabilecek, duygu ve düşünceleri bir ağırlık olarak hissederler O yüzden belki de taşıyamadıkları aşinadır. Bir an önce rahata kavuşmak o ağır duygulardan, düşüncelerden hemen kurtulmak için bile bile kandırılmaya gönüllü olurlar.Sonra yalanlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. O kandırılmak isteyenler o gönüllü olanlar ne yazık ki, kırılmışlıklarını incinmişliklerini gizlemek ve saklamak konusunda baya ustalaşırlar.Ve acı olansa artık soğumuş olan yanlarını artık ısıtacak birinin olmadığına da kendilerini inandırırlar. 

45 Dakikanın 45 Yıl Pişmanlığı

45 dakikalık derslerden çabuk sıkıldın, oysa hayat teneffüsü olmayan koca bir dersti, hayatın görüntüsü sana özgür göründü fakat teneffüs zilinin ne kadar geç çalacağını bilemedin, oltan da hiç balık yok, ama oltan hep denizin içinde, oltayı tutan ellerin nasır bağlamadan anlayamadın 45 dakikanın değerini , oysa o 45 dakika nasır tutmayı değil balık tutmayı öğretecekti sana fark ettin ama geç oldu, fark ettirmeye çalışanlar da zamanla hiç oldu, çünkü fark ettirmeye çalıştıklarında sen 45 dakikanın teneffüsünü gözlüyordun, ama onlar hayatın teneffüsünün geç çalacağını yada kısa devre yapıp çalmayacağını biliyorlardı. 10 dakikalık teneffüsler için hayatın teneffüsünü kaçırdın biletin elinde kaldı.ama hayat yinede bayat değil kızma istediğin yere atadı yada atayacak hemen canını sıkma...

Nasrettin Hocayı Özledim

Nasrettin Hocayı Özledim  
Hani eşşeğe ters binen 
Hani ipe un seren...
Hoca bir gün cimri bir komşusuna ziyarete gitmiş
Kapıda karşılarken hocayı görüp şaşırmış 
Aman hocam bu ne hal betin benzin geçmiş geç buyur demiş
Hoca kan şekerim düştü komşu karnımda aç biraz deyince
Bayat ekmekle bal getirmiş hocanın önüne koymuş
Hoca ekmeği almış dişi kesmeyince bırakmış 
Çalmış kaşığı bala çalmış kaşığı bala 
Cimri komşunun gözleri büyümüş 
Aman hocam bal ekmeksiz yenir mi insanın içini yakar içini demiş
Hoca balı bitirmiş kapıya yönelmiş ve demiş ki 
Kimin içinin yandığını Allah bilir. 

Yeniden İyiliğe Dair

Servetinin azalmasına dertleniyor'sun
öyleyse ömrünün azalmasına sırıtma 
iyilik yapmak için dağlarca servetinin olması gerekmez 
kimine göre de sen servetli sayılırsın öyle ise iyilik yapmak için 
dağlarca servetinin olmasını bekleme küçükte olsa iyilik yapabil 
diğerleri şeytanın vesvese'sidir

İyinin İçinde Ki Kötüye Dair

Yaptığın iyiliği başa kaktığın için, o iyilik senden kaçtı ve beş para etmez bir değerle değersizleşti. Şimdi yaptığın iyiliğinde yüzü asık, iyilik yaptığını sandığın karşında ki kişininde, öyleyse düşün, düşün öyleyse, sen yaptığın iyilikle kalbinde huzuru yakalayanlardan değilsin.

Sen iyiliği bile kendinden uzaklaştırabilen,iyilikle bile kalbine bir parça huzur bırakılmaya layık olmayanlardansın. Günümüz zamanı hızlanmış teknoloji denen şey gelişmiş olabilir. Oysa değişmez değiştirilmeye çalışılsa bile değiştirecek olanların ömrü yetersiz kalacak kesin kanunlar esas kılınmış hükümler vardır.

Madem ki ömür bazı şeyleri bazı istenilen düzeye ulaştırmaya yetersiz kalıyor. Öyleyse yine düşün, düşün öyleyse yine, sen yaptığın iyiliği başa kaktığın için ömür ağacında ki tomurcuklar daha filizlenmeden meyvesi damağına lezzet vermeden senden alıkoyulup düşünesin diye soğuk alıyor.

Aldırma sen bu dünya için fazla iyisin diyenlere, cehennemin eşiğine getirildiklerinde, meğer o dünya bir hiçmiş fakat yapılan en ufak bir iyilik bile o dünyadan baki imiş diyebilecekler mi?

Bazılarına Dair 2

İçimde kalacağına söyleyeyim isteği içinde hiç bir şey bırakmamış senin bomboş kalmışsın. Dolu biri boş birisine ne kadar alaka gösterirse işte sen o kadarsın, bazı değil çoğu şeyler içinde tutabilenlerin şikayet etmeden sabır edebilenlerin sayesinde yarına ulaşmıştır. Ve bazen içinde kalanlar söylediğinden çok daha fazla huzur verebilir. öyle ise bomboş kalana kadar söylemenin bir anlamı yok değil mi?

Bazılarına Dair

İlginin yolunu keserken ve egon karşında ki insanı koluna değil peşine taktırmak isterken, vazgeçilmezlik hazzı damarlarından taşarken bayağı yakıştırmaların da seni kansızlığa iter seni karaktersizliğe iter seni beş para etmez eder. diğerlerine göre ise nefes alman yeter, algılayacak kapasiten düşükse sana ve sana benzeyenlerin beyninde hep aynı yere konulmuştur erkekler öyle ki ilginin yolunu kesip de ilgi beklemek akan musluğu kapatıp su içmek istemek kadar ahmakça

Kendimce Sorular

Allah düşünmeyen toplumu selamete ulaştırır mı? hocam Oruç yemek haram, haram yemek orucu bozmaz mı? hocam camide türkçe kuran okunsa uydurma hadisler gönüllerden yolunsa sahte imam minareden atılsa okuduğu ezan o gün şahit tutulsa cenaze namazı kılınsa bile yanmaz mı hocam ? Nefsini ahlakı ile dizginleyeni her nefeste hakikatı hissedeni ahmaktan saysalar bile yalan söylemeyeni atsalar cehennem buz tutmaz mı hocam?

Diriler İçin İneni Ölülere Okumak !

Dirileri uyarmak için indirilmiş o kitabı tutup ölülere okumak, diri iken umursanmazken ölünce kurtarmaya çalışmak, kendi diri iken yüzüne bakmazken, ölünce ardından okunandan meçhul bir umuda kapılmak, ölüyü rahat bırakmak gerek diyerek hızlıca okuyup oradan tez zamanda uzaklaşmak, toprağını avuçlayıp göz yaşı dökene bu yaptığın doğru değil derken ölmüş olanın ameline katkıda bulanabileceğini sanmak yani o insan ömrü boyunca sepetine az veya tek tük iyilik doldurmuş yada bomboş bırakmışken siz öldükten sonra sepetini doldurmaya mı çalışıyorsunuz. Allah indirdiğim kitabı okudun ve uydun mu dediğinde o Arapça bilmiyordu ardından biz okuduk mu diyeceksiniz derine inip kafayı bozmaktan korktun da Allah'tan korkmadın mı dediklerinde ne söyleyeceksiniz?

Bana Dair

Ben hep böyle paramparça 
Ben hep böyle durgun sessiz
Ben hep böyle hem her şeyli
Ben hep böyle hiç kimsesiz

Ona Dair Onun İçin

Ne varsa arzuladığım hep benden uzaktaydı
Anladığım, anlaşıldığımı sandığım uzaktaydı
Kilometrelere rağmen mesafeleri utandıran
Aşk onun gözlerinde umutsa dudaklarındaydı

Demezler Mi?

Doğumunla birlikte düşün ki bir muslukta akmaya başlıyor sen ölünce de o musluk kapanıyor şimdi sen öldükten sonra o musluktan su içmeye kalkıyorsun bu yaptığın sence mantıklı mı? doğru mu? ölene dek başına gelmediğin musluğun suyu kesilince susuzluğun aklına geliyor ama iş işten geçmiş oluyor sen kimi kandırıyorsun bu zamana kadar susuzluğun nasıl aklına gelmediyse bu vakitten sonra da susuz kal öyleyse 
demezler mi?

Kızıyorsunuz Ama Kime? Neye? Neye Göre? Ne İçin?



Birileri yediğini içtiğini paylaşınca kızıyorsunuz lakin bu sonucu doğuran sorunun başlangıcını pekte umursamıyorsun esas kızılacak olan şeyleri öteliyor karşınıza şekli farklı olarak geldiğinde kınıyorsunuz paylaşmaktan ve yardımlaşmaktan ödünüz kopuyor enayi ve ahmak yerine konmaktan korktuğunuz kadar Allah'tan korkmuyorsunuz.

O nimeti yada insanların elinde şekillenen gıdayı herkesin yemesi mümkünken ben doydum aç olanı da Allah doyursun diyorsunuz iyilik yapmak için dağlarca servetiniz olmasını bekliyor beklediğiniz olmadığında ise Allah böyle istiyor diyorsunuz.

Birilerine paylaşması için verilip paylaşmadığına bakıp o paylaşmadı ise bende paylaşmam mı diyorsunuz o zaman başa döndü apaçık olan başkasından önce siz kendinize kızmalısınız sisteme aşırı dengesizliği yok edecek duyuru ve önerileri reddedip yine içinde bulunduğun topal sistemi alkışlıyor ve övüyorsunuz farkı sonunda fark etmeden fark edebilenlerden olmamız dileğiyle çünkü sona gelindiğinde fark etmek farketmemekle aynı olacaktır.musluk kapandığında susuzluğun aklına gelecekse o zaman kulak vereceksin "Siz hiç aklınızı" kullanmaz mısınız? diye inene..

Yanlış düşünüyor olabilme ihtimalim tabi ki mümkündür. Doğru sonuca birlikte ulaşmak isterim

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Anlarsın Cahit Külebi


Bir gece habersiz bize gel 
Merdivenler gıcırdamasın 
Öyle yorgunum ki hiç sorma 
Sen halimden anlarsın 
Sabahlara kadar oturup konuşalım 
Kimse duymasın 
Mavi bir gökyüzümüz olsun 
Kanatlarımız dokunarak uçalım 
İnsanlardan buz gibi soğudum 
İşte yalnız sen varsın 
Öyle halsizim ki hiç sorma 
Anlarsın

Cahit Külebi