Sayfalar

31 Ocak 2013 Perşembe

Çivisi Kaçlıktı Bu Dünyanın?







“Dünya iyice çekilmez oldu”
“Çivisi çıktı bu dünyanın”
“Yaşanmaz oldu bu dünyada”
“İğrenç bu dünya”
“Nefret ediyorum bu dünyadan”
Ne kadar çok söz sıralarız böyle değil mi?
İçimizin nefretini kustuğumuz, ne çok söz…

Peki bu kadar kötü, bu kadar iğrenç mi bu dünya… ?
Bakalım;
Deniz yerli yerinde, okyanus yerli yerinde eğer dokunmazsan balık yerli yerinde, mercan yerli yerinde, yetmedi dal git derinliklere renkler yerli yerinde, sanat yerli yerinde, uyum yerli yerinde…

Çık denizden bak ormana şimdi;
Ve çirkin olan bir şey göster bana
Buraya bu çam ağacı olmamış de mesela, şu gürgen şurda olmalıydı de…
Yeşilin bin bir tonunun birbirine karıştığı o ahengi bozan tek bir ağaç göster ya da.
Bin bir çeşit hayvanın yaşadığı ortamda bir kötü koku bul ya da ormanın kendi uğultusu içinde, çirkin bir ses duyur bana.

Hepsi ahenk içinde, burnuna gelen kokusu, kulağına gelen sesi, seni içine çeken havası ve renklerin harmonisi ile, şu şuraya olmamış de, bir şey bul bana…

Hadi gidelim vahşi dediğimiz doğaya.
Bu hayvan burada yaşamamalıydı de, kaplan bu sıcakta buraya olmamış, bu çakalların ne işi olur, bu gergedan şurada yaşamalıydı de…
Tüketilen bir avdan, geride bir şey göster hadi;
Ortada kalsın ve kokmuş olsun “leş gibi” mesela…
Göze çarpan o vahşi güzellikte bir şey bul bana…

Çöle inelim istersen;
Bu ağaç bu sıcakta nasıl olur de, bu kum fırtınasında bu hayvan nasıl yol alır, günlerce aç susuz nasıl kalır de…
Bu fırtına buraya olmamış, şu tepe buraya değil, şuraya yapılmalıydı de…
Hiç uzatmayalım kaldır kafanı gökyüzüne hangi kuş gereksiz onu söyle, ya da çirkin, ya da kötü ya da pis.
Her gece yüzlercesi tepemizde sabaha kadar uçuyor ve bizi uyutmuyor de…
Anladın değil mi?

Deniz yerli yerinde, dağlar yerli yerinde, çöller yerli yerinde, kuş böcek, kaplan kuzu hepsi ahenk içinde…
Çirkin olan ne peki şimdi? İğrenç olan ne?
Çivisi çıkan kim, kötü olan ne?
Şu kadarını bil ey insanoğlu insan;
Senin elinin değmediği her yer ve her şey yerli yerinde…
Çöle çöp atan hayvan yok,

Orman da kornaya basarak gürültü eden hayvan yok
Kutuplarda, “derisi bozulmadan alınmalı bunun derisi iyi para”  diye “canice” kafasına vura vura öldüren hayvan yok.
Bu boğa kırmızıya deli olur, söyleyin kırmızı kuşlar bunu deli etsin, üstüne ağaçkakanlar da bu boğayı tepeden delik deşik etsin biz de köşede keyifle seyredelim diyen havyan yok.

Dağın başında zayıfı ezen, diğerinin yuvasını bozan, gözüne kestirdiğine tecavüz eden ayı yok.
Anne kuşları öldürerek, geride yuvaların da yavrularını ağzı açık bağırttıran leş kuşları yok.
Denizlerde; “buranın manzarası güzel, buraya çörekleneyim ben” diyen  köpek balıkları yok…
Daha uzatmama gerek var mı?
İnsan eli değmedik yerlerde bir sorun var mı?
Şimdi söyle bakalım…

Aldatan, çalan, öldüren, yıkan, kıran, vuran, bağıran, hak yiyen, hukuk tanımayan, kitaba uymayanı kitabına uyduran sen…
Kötü olan, çivisi çıkan, iğrenç olan dünya öyle mi?
Peki türküsüne yandığım “yalan dünya” fani de,
Sen misin baki?…

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder